Pages

Tarihi Suç


Ne kadar da kalabalıkmış bu şehrin tarih kokan sokakları. Burada zaman meftunu sanki teli atmış saatin sırtında ilerlercesine aceleci. İnsan şaşırmıyor değil hani. Merakta ediyor. Kalabalığın ortasında yalnızlığın kol gezdiği başka hangi şehir var ki. Gözlerden sokağa dökülen hüznü kimse sahiplenmek istemiyor olmalı. Gözlerimizi sakladığımız güneş gözlüklerine yansıyan sadece sokağın kırık dökük parke taşları. Tarihin bir yerlerinde hangi suç faili meçhul kalmış acaba. İnsanlar “ suçlu bu” yaftasından kaçar adım uzaklaşıyor. Aslında kaçmakta denmez buna. Her katil dönüp bakarmış suç mahalline. Belki de tedirginlik bundan, yalnızlık bundan, kaçamak bakışlar bundan. Ne oldu da hapsoldu insanlık bu tarihi sokakta. Oysa tarihin elinden kaçmaya çalışan bizler, onu inkâr eden bizler nasılda af dileyen bir edayla sukut-u ikrar ediyoruz şimdi. Bir ses duyulsa put kesmeye hali hazır benliğimizle saklanıyoruz yalnızlığımıza.


Hadi itiraf edelim. Cesaretimiz yok değil mi insanlık suçu işlediğimizi kabul etmeye. Birbirimizden kaçarak köhne, rutubetli yalnızlıklara sarılıp ölü uykusuna yatışımızın sebebi bu değil mi? Şu üzerlerinde tozlu maziyi taşıyan taş duvarların dili olsa neleri anlatacak. Kim bilir kaç seven yüreğin ihanete kurban giderken ki çığlıklarının sesinin eseri şu çatlaklıklar. Camları kırık dökük evleri saymıyorum bile. Onlarda hiç tereddüt etmeden kırılan kalpleri temsilen bırakılmış olmalılar. Ah şu ahşap evlere ne demeli. Yalanlarımızı nasıl da alelacele ve acemice duvarlarına karalayıp kaçmışız. Karanlıktan faydalananlar, aydınlıktan kaçamamışlar. Vefayı temsilen ne kadar da aramızda bugün sokağın tabelası dursa da ona da sahip çıkamamışız, sallanmakta. İşlerin erbapları kalmamış bugünlerde. Tarihi pazarda aynı ürünlerin satışına devam etmesine ediyor da insanlık krizinden onlarda nasibini almakta. Dostluk, arkadaşlık çıkar uğruna akşam pazarlarında hiç paraya heba edilmekte. Aşk antikacı dükkânlarında bile bulunamaz oldu. Sevgi mahallerinin sütçülerinin ellerinde kalmış, onlarda su karıştırıyorlar bitmesin diye. Üstatlar ağırdan başlamışlar tavlalarını toplamaya. Kime sorsan kalmadı artık buraların eski tadı diyor. Yeni adetler türemiş. İnsanlık simsarları kol gezer olmuş bu tarihi pazarda. Sahte tebessümler defolu olduğu anlaşılmadan satılmakta. Mutluluk çeşmeleri kurumuş zamanla, çeşmelerden sızan rutubetli hüzün. Organik duygular kalmamış, her şey inorganik. Güven çoktan kepenkleri indirmiş. Vicdan zabıta müdürlüğünü bıraktığından beri insanlar yalnızlığa sarılır olmuş.

Bence artık tarihin yazgısını değiştirme vakti geldi.İnsanlık yakalandığı bu amansız hastalıktan kurtarılmalı.Haydi yalnızlık namına biriktirdiğimiz ne varsa şimdi onları atma vakti.Gelin el ele vererek güven dükkanını temizleyerek yeniden açalım. Elimizde ne kadar kalan saf sevgi varsa karşılıksız verelim. Bu oyun bitsin artık. Vicdanlarımız asırlık uykusundan uyansın. İnsanlığı tarihe hap solmaktan kurtaralım.

Elveda yalnızlık…Merhaba yalınlık…

Sahip/Siz/Satırlar... (S/S/S)

Mehmet ŞAHİN



0 yorum:

Yorum Gönder