Pages

"Yarim" Kalsın...

"Yarim" Kalsın...

Dur! Dur, hemen dönüp arkanı gitme. Tanıyamadığım dan değil seni, suskunluğumu bağışla. Hem sen bu kadar dün kokarken yüreğimde, yaşlandık diye de unutacak değiliz ya. Gözlüklerime de üzerinde ki toza da aldırma. Gönül gözüyle bakıyordum geleceğin kapılara. Ellerimin titremesine de şaşkınlıkla bakma. Yaşlılığında da etkisi var da insan kaç yaşında olursa olsun heyecanlanıyormuş işte.

Hay Allah ! Garson ! Oğlum alıver şu bardağın kırıklarını ortadan. Buyur,
 sende otur şöyle. Sahi kırıklıklar deyince, kimseye toplatmadım biliyor musun kalbimi. Bıraktığın gibi duruyor. Biliriim dağınıklığı da sevmezdin, bir işi yarım bırakmayı da. Gelir bir gün toplarsın diye bekledim. İşlerin çoktu galiba, söylesene neden bu kadar geciktin ?

Dur! Dur hemen surat asma. Sarmadın ki yaralarımı daha. Aldırma sözlerimin sitem kokmasına, gözyaşının rutubetinde kaldılar uzunca. Şöyle iki demli bir çay söyleyeyim de bize, yutkunalım. Biz dedim galiba, sende duydun mu ? BİZ ! Kaç zaman geçti üzerinden bilmiyorum. İnsanın boğazına takılıyor sende fark ettin mi ? Ah be garson sende nerede kaldın. Boğulup gideceğiz şuracıkta.

Ha ! Ne diyordum " BİZ". "Sen" ikinci tekil şahıstan üçüncü tekil şahısa geçince ben de çok duramadım, taşındım birinci tekil şahısa. Sonrasın da benim hiç "ben" , "sen" , "o " üçlemem olmadı. "Biz" olmayınca ortalıklarda, suskunluklarımın dışında kalan zamanlarda, hep " O " ile başlayan cümleler kurdum insanlara.Bir daha görüp, tanıyamayanlar da " ooooo ne yapıyorsun"larla geçiştirdiler. O'rada burada geçirdim zamanı senin anlayacağın.

Sahi " Biz " diye başlamıştım cümleye değil mi ? Konuyu nerelere getirdim. Bak yine başladığım şeyi bitiremedim.Anlıyorum şimdi, galiba sen bu yüzden gittin.Sonunu getiremeyeceği mi düşündün değil mi, herşey gibi ?

Doğru ! Benim hayatım da her şey yarım kaldı. Tadımlıktı diyeceğim, hiç tadına doyamadım ki. Biliyor musun ben hep sen'i şuçlamıştım. Sen'in yüzünden zannetmiştim. O kadar "biz"li hayaller kurmuşum ki ucu bucu olmayan.O zamanlar fark etmiş olmalısın ki ... Ben ...

"İnsanlar üzmekten, üzülmekten, güvenilmekten, güvenilmemekten korkarmış. Kaybetmekten, bitmesinden,yarım kalmasından korkarmış.Korku diye bir gerçek varmış, ben de sen gidince öğrendim.Oysa benim, sen varken hiç korkularım yoktu. Üzmekten hiç korkmadım mesela. Üzerine titrerdim. Üzülmekten de korkmadım. Yüreğinde sevgi taşıyan insanlar hassas olurdu benim bildiğim. Hissiyatları kuvvetli olurdu.Kalp diliyle konuşur, ruhuyla severlerdi. Benim bildiğim ruhlar ölümsüzdü ve ebediyen ayrılmayacaktı.Kaybetmeyecektim, bitmeyecekti. Sen varken neden korkacaktım ki...

Tabi ki korkular bununla bitmiyor, bitmeyecekte. İşte tam burada "biz" devreye girecekti. "Sen" ve "Ben". Biz korkusuzca herşeyin üzerine gidecektik. Savaşacaktık, yorulacaktık. Acı çekecek, üzülecektik. Yeri gelecek omuz omuza olacaktık, yeri gelecek sırt sırta. Bir nefeslik sarılınca, yaralarımız üst üste gelince,senle ben "BİZ" olunca herşey silinip gidecekti " diye kurmuştum ucu bucu olmayan hayallerimi.

Unuttuğumsa;Sen başlangıcı olanın sonu da olacağına inanıyordun. Sen korku ne biliyordun, ben bilmiyordum. O yüzden biz olamıyorduk, o yüzden eksik kalıyorduk. Affet ! Bunca zaman bütün suçu sana yüklemişim. Anlıyorum da bizde eksik olan benmişim!

Dur!Dur konuşma. Dilimiz damağımız kurudu. Demlenmiş duygularımızı demli bir çay ile ıslatalım. Evlat ! "biz"e çay getir sana zahmet.Bu seferki çift şekerli olsun.

Fark etmişsindir belki. Bizden sonra çift şekerli içemez oldum çayı. Tek şeker atmayı da ben kabul edemedim.Dedim ki hayatım gibi tatsız tuzsuz oluversin.Hah şöyle gülümse biraz.

.................

Haydi ! Çaylarımıza şekerin birini "sen" birini "ben" atayım. Beraber de karıştırdık mı tam oldu. Dur!Dur munzurca gülme hemen.Elini tutmak değil niyetim !

................

Biliyor musun ? Ben sen yokken de çok tuttum ellerini. Çayı ; hep böyle ellerini tuttuğum gibi tuttum. O sıcaklıkta bu sıcaklığı buldum. Tamam tamam itiraf ediyorum. Böyle yumuşak değildiler.

...............

Haklısın.Çaylar soğuyor. Zaman durmuyor, durdurulamıyor. Zaman ilerledikçe yanında bir şeyler götürüyor. Neyse ben konuya girmiyeyim. Yoksa bunun da sonunu getiremeyeceğim.Mesela bu çay da; şekeriyle, demiyle, anısıyla, iziyle, senden ve benden burada "biz" kalsın.Ben şimdi gideyim, "yarım" burada kalsın...

Sahip/Siz/Satırlar... (S/S/S)

0 yorum:

Yorum Gönder